Mevlid Kandili Özel Yazısı

Hû Allahümme Salla Ala Seyyidina Muhammed.


Hamdolsun bizleri Rebi’ül evvel ayına ulaştırana. Salat ve selam ise o güzel Nebi’nin üzerine olsun. Bugün onu selamladığımız her salavatımızdan bizzat haberdar olsun inşallah.


Mevlid Kandili Nedir? Neden Kutlanır ? Dinimizdeki önemi ve yeri nedir? Bu soruların cevaplarını kısaca sizlerle paylaşmak istedik.


Mevlid Kandili Peygamber Efendimiz (sav)’ın dünyaya geldiği gün olan Rebülevvel ayının 12.günüdür.


Zaten, “Mevlid” kelime manası olarak doğmak anlamına gelir. Bizler de dünya üzerindeki en kıymetli varlık ve insan olan Peygamber Efendimiz (sav)’in doğum gününü her yıl Mevlid Kandili vesilesiyle kutluyor, yad ediyor, onu yeniden hatırlamak için bu kıymetli günleri kendimize bir vesile biliyoruz.


Regaib kandili yazımızda Kandil günlerinin dinimizdeki yeri ve neden kutlandıklarıyla ilgili ayrıntılı bilgilere değinmiştik. Aşağıdaki linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.


https://www.sakuraakademi.com/post/regaib-kandili


Bugün Efendimiz (sav)’in dünyaya geldiği gün. Dünyayı aydınlatan, rehberliğiyle yolumuza ışık tutan, asırlar boyunca sözleri ve davranışlarıyla bütün insanlığa örnek olan, ahlakıyla herkesten üstün olan, Allah ve Kuran tarafından ahlakı övülen, insanların sevgisini ve muhabbetini asırlardır kazanmış olan ve kazanmaya da devam eden kıymetli Peygamberimiz (sav)’ın doğum günü.


İyi ki dünyamıza gelmiş, iyi ki bizlere yol göstermiş, iyi ki bizlere bu dünyada ve ahirette saadete nasıl kavuşacağımızı öğretmiş, iyi ki bizleri karanlık kuyulardan aydınlığa kavuşturacak esasları ayağa kaldırmış, iyi ki gönüllerimize onun sevgisinin girmesine vesile olmuş, bize affedilmeyi, bize tövbeyi, bize dünyayı, bize ahireti, bize saadeti, bize hayatı anlatmış…


Şöyle bir düşününce o olmasa ne kadar karanlık dünyamız, o olmasa ne kadar belirsiz her şey, o anlatmasa ne kadar az şey anlaşılırmış , o yaşamasa hakikatleri ne kadar ulaşılmaz olurmuş bizim için.


Hayatımızda en sevdiğimiz kişilere bile “iyi ki” lerimizi satırlarca düzerken hiç düşündük mü acaba Rasulullah’ın hayatımızda oluşunun iyikilerini.


O (sav) dünyaya 3 defa doğmuştur, 1.si :Biyolojik doğumu olan Rebiülevvel Ayının 12.günü yani bundan asırlar önce bugün.

2.si: Hira Mağarasında vahiy ile yeniden doğduğu gün, hakikatlere doğduğu gün 


3.sü ise asırlardır her bir müminin kalp dünyasına doğuşu.


Şimdi soralım ; Resulullah (sav) bundan 1451 yıl önce dünyaya geldi, peki bizim kalp dünyalarımıza doğdu mu? Kalplerimizde Resulullah sevgisini, muhabbetini ne kadar taşıyoruz? Ne kadar şekilleniyor dünyamız onun bakış açısıyla ve öğretileriyle? Ne kadar benziyoruz ona ya da onun yolundan gidenlere? 


En acısı belki bazen gün içinde 1 kez bile gelmiyor aklımıza. Hiç salat-u selam getirmeden bitirdiğimiz günler oluyor ki o ömrünün her günü “ümmetim de ümmetim” diye ağlamışken… 


Bugünler vesilesiyle tekrardan anarken onu aslında en büyük maksadımız kalp dünyalarımıza yeniden doğuşunu sağlayabilmek, onu anabilmek, yeni kararlar verebilmek, ona olan sevgimizi arttırabilmek, bağlılığımızı kuvvetlendirebilmek. 


Bugün yapılacak en güzel ibadetimiz, ona bolca salat-u selam getirmek; Çünkü emrolunuyoruz; Allah ve melekleri Peygamber’e salatu selam getirirler. Ey İman Edenler sizde ona salat-u selam getirin ve tam bir teslimiyetle ona teslim olun! (Ahzap 56)


Bugün yapılacak bir başka güzel ibadet onunla yeniden tanışmak.. Sanki ilk kez tanıyormuş gibi, görmediğimiz yanlarını, bilmediğimiz özelliklerini öğrenmek. Yeni tanıştığımız bir insan heyecanıyla hareketlerini ve öğretilerini kendi hayatımıza geçirmek.


Allah (cc) Kur’an-ı kerimde Allah Rasulü (sav)’e itaat etmeyi, kendisine itaat etmekle eş değer tutar. 


Peygambersizleştirilmek istenilen bir dinin, bir inancın, bir İslamın karşısında durarak onun öğretilerine ve değerlerine her zamankinden daha sıkı bağlanacak ve onun sünnetinin en sıkı muhafızları olacağız.


Bugün onun öğretilerini ve onun ahlaki özelliklerini “yobazlık” olarak nitelendiren bütün ideolojilerin karşısında duracak onun sünnetine her zamankinden daha sıkı sarılacağız.


Bugün onun bize açtığı yolda bize öğrettiklerini, “Bunlar 1400 yıl öncenin sözleri bugünlere nasıl ulaşsın” diyerek reddedilmeye çalışılan Hadis Müessessinin en kuvvetli savunucuları olacağız. 


Bugün “Kuran bana yeter” düşüncesi altında aslında Kuranın bir çok ayetini bu sözü söylemekle reddeden bakış açısının en büyük düşmanı olacağız. Çünkü Allah bize Kuranı Kerim’in pek çok ayetinde Rasulullah’ı ve onun davranışlarını işaret eder. O halde bizler bilmeliyiz ki Kur’anı hakkıyla anlayabilmek hakkıyla yaşayabilmek ve Allah rızasına kavuşabilmek için bizler Sünnet’e , Peygambere muhtacız. O halde bize ancak “Kuran ve Sünnet yeter”!


Bugün Resulullah (sav)’ı evlerimize davet edebilir miyiz? Evlerimiz onun razı olacağı gibi mi?

Bugün Rasulullah (sav)’ı düğünlerimize / özel günlerimize davet edebilir miyiz? Onun razı olacağı gibi mi?

Bugün Rasulullah (sav)’ı camiilerimize, mescidlerimize, alışverişlerimize, mahkemelerimize, devlet dairelerimize, okullarımıza, arkadaş ortamlarımıza çağırabilir miyiz? Onun razı olacağı gibi mi?


Onun razı olmayacağı şeyler biliriz ki bizim faydamıza değildir.


O halde davranışlarımızda, hareketlerimizde, düşünce/zihin dünyamızda, manevi dünyamızda onun ve Rabbimizin razı olmayacağı her şeyden uzak durabilmek için, ona daha da yaklaşmalıyız.


Ona yaklaşmak ise ancak ona daha da benzemekle mümkündür.